Balkanlardan Anadolu’ya uzanan göç serüvenini, göçmen torunlarının hafızasından aktarmayı amaçlayan “Göçmen Torunlarının Gözünden Balkanların İzi, Bursa’nın Mirası” projesi, Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Yıldırım Salonu’nda düzenlenen tanıtım toplantısıyla kamuoyuna tanıtıldı. Yoğun katılımla gerçekleşen programda, Bursa’nın göçle şekillenen toplumsal yapısı ve kuşaklar arası hafızanın önemi öne çıktı.
“Çalışarak, üreterek hayata tutundular”
Programda konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Bursa’nın göçle büyüyen ve gelişen bir kent olduğuna dikkat çekti. Kent nüfusunun önemli bir bölümünün göçmen kökenli olduğunu vurgulayan Bozbey, Bursa’nın Balkanlar ve Rumeli’den gelen vatandaşların emeği, kültürü ve üretim gücüyle şekillendiğini ifade etti.
Kendisinin de göçmen bir aileden geldiğini hatırlatan Başkan Bozbey, dedelerinin çok genç yaşlarda doğdukları toprakları terk ederek Anadolu’ya geldiklerini anlattı. Göç yolculuğunun son derece zor şartlar altında gerçekleştiğini dile getiren Bozbey, “Dedelerimiz her şeylerini geride bırakarak yola çıktı. Ne şehir yaşamını biliyorlardı ne de ticareti. Ama çalışarak, üreterek hayata tutundular” dedi.

“Bursa’nın ihracatında göçmen emeği var”
Göçmen ailelerin zamanla Bursa’da kök saldığını ve kentin pek çok mahallesinin bu emekle kurulduğunu belirten Bozbey, Bursa’nın aynı zamanda barış ve birlikte yaşam kültürünün güçlü olduğu bir şehir olduğunu söyledi. Bu tür projelerin özellikle genç kuşaklar açısından büyük önem taşıdığını ifade eden Bozbey, göç hafızasının korunmasının toplumsal birlikteliği güçlendirdiğine dikkat çekti.
Balkan ve Rumeli kökenli iş insanlarının Bursa ekonomisine sağladığı katkılara da değinen Başkan Bozbey, “Bursa’nın ihracatının büyük bir bölümü Balkan ve Rumeli’den gelen hemşehrilerimizin emeğiyle gerçekleşiyor. Bu durum, göç mirasının üretime ve kalkınmaya nasıl dönüştüğünün açık bir göstergesidir” ifadelerini kullandı.

Programda ayrıca projenin kapsamı ve hedefleri katılımcılarla paylaşıldı. Göç hikâyelerinin kayıt altına alınarak gelecek kuşaklara aktarılmasının, toplumsal hafızanın canlı tutulması açısından kritik bir rol üstlendiği vurgulandı.
