fDoğduğu köy yoksuldu belki ama sıcak bir yuvanın sevgisiyle yoğrulmuştu. Annesinin nasırlı elleriyle yaptığı ekmek, babasının alnından süzülen terle yoğrulan onur, onun karakterini şekillendirdi. Şehir ışıklarının değil, yıldızsız gecelerde kurduğu hayallerin peşinden gitti.
Gemlik’te büyüdü, hayallerini burada besledi. Elinde büyük servetler yoktu ama aklında milyonlarca fikir, yüreğinde taş gibi sağlam umutlar vardı. Daha çocukken bile “Bir gün kendi işimi kuracağım,” derdi gökyüzüne bakarak. O an, gözlerindeki parıltıyla birlikte kaderin ilk satırı da yazılmıştı.
Kolay olmadı. Yol dikenliydi, ayağı taşa takıldı, ama her defasında düştüğü yerden kalkmayı bildi. Eğitim aldı, ustalık belgesini cebine koydu. O belge sadece bir kağıt değil, geleceğini inşa edeceği ilk tuğlaydı.
Ve beklenen gün geldi. Sessiz ama güçlü bir adımla, birçok kişinin “başaramaz” dediği şeyi başardı. Kendi güzellik salonunu açtı. Ama bu yer sadece bir iş yeri değildi; içinde emekle yoğrulmuş hayallerin, umutların ve sabrın yansıdığı bir yaşam alanıydı.
Bugün o, yalnızca bir işveren değil; ilham veren bir kadın, yol gösteren bir abla, çalışanlarına dost bir omuz. Salonun aynalarında yalnızca güzellik değil; emeğin, inancın ve kararlılığın yansıması var. Ekmeğin yanı sıra güven, huzur ve sevgi de dağıtıyor.
Sevgili Suphan, senin başarın yalnızca seni değil, hepimizi gururlandırdı. Seninle birlikte sevindik, umutlandık, hayal kurduk. Kalbinin temizliği, emeğinin kutsallığı ve duruşunun asaleti, seni bugünkü başarıya taşıdı.
Rabbim yolunu açık, kazancını bereketli, yüzünü hep güleç eylesin. Senin gibi birine sahip olmak, gecenin en karanlık anında parlayan bir yıldızı görmek gibi… Biz seni sadece takdir etmiyoruz, tüm kalbimizle seviyoruz. Daha derinden… Daha çok…