Türkiye’de son dönemde artan gıda zehirlenmesi vakaları, merdiven altı üretim ve denetimsizlik tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Durmuş, “Ülkede yaklaşık 700 bin gıda işletmesi var ancak bunlar sadece 8 bin 500 civarında gıda denetim personeli ile kontrol ediliyor. Bu sayı, Türkiye gibi büyük bir ülkenin gıda güvenliğini sağlamak için yeterli değil. Denetim mekanizması hem sayısal hem de yapısal olarak güçlendirilmeli” dedi.
“Saha denetimi yerine numune incelemesi risk oluşturuyor”
Durmuş, son yıllarda fiilî saha denetimlerinin azaldığını belirterek, “Artık daha çok numune alma ve vaka bazlı inceleme yöntemine ağırlık veriliyor. Bu, kontrol mekanizmasını zayıflatıyor ve gıda güvenliği risklerini artırıyor” ifadelerini kullandı. İdeal denetçi sayısının mevcut rakamın en az iki katı olması gerektiğini belirten Durmuş, milyonlarca kişinin tükettiği ürünlerin bu koşullarda yeterince güvenli olmadığını söyledi.

Küçük işletmeler mevzuat açığı nedeniyle denetim dışında
Mevzuattaki eksikliklerin özellikle küçük ölçekli işletmeleri denetim dışı bıraktığını belirten Durmuş, “Mevcut yasaya göre 10’dan az sigortalı personeli olan işletmelerde teknik personel bulundurma zorunluluğu yok. Oysa Türkiye’deki işletmelerin yüzde 80’i bu sınıfa giriyor. Teknik personel olmadan gıda üretiminin yapılması kabul edilemez. Bu durum, vatandaşın günlük olarak alışveriş yaptığı noktalarda ciddi riskler doğuruyor” dedi.
Durmuş, sorunların büyük bölümünün eğitim, teknik bilgi ve denetim eksikliği nedeniyle küçük işletmelerde ortaya çıktığını belirterek, bu işletmelerin mevzuat kapsamına alınması gerektiğini söyledi.

“Tüketicinin güveni sarsılıyor”
Kurallara uymayan işletmelerin hem tüketiciyi hem de işini düzgün yapan firmaları olumsuz etkilediğini söyleyen Serkan Durmuş, “İşini doğru yapan firmalar da bu güvensizlik ortamında zarar görüyor. Denetimin sonucunda caydırıcı ve geri dönüşü olmayan yaptırımlar uygulanmalı. Ancak bu şekilde tüketici güveni yeniden tesis edilebilir” dedi.
Durmuş, sokak satışı ve kayıt dışı üretimin büyük bir tehdit oluşturduğunu belirterek, “Gıdanın nasıl üretildiği, hangi ortamda saklandığı, depolandığı belli değil. Zincirin herhangi bir halkasında sorun varsa risk büyür. Ürün fark etmiyor; güvenli gıda zinciri uygulanmıyorsa o işletme risklidir” şeklinde konuştu.
“Güvenli gıda ortamını sağlamak devletin görevidir”
Vatandaşın her aşamayı kontrol etme şansının olmadığını ifade eden Durmuş, tüketicilere kurumsal altyapısı güçlü işletmeleri tercih etmeleri uyarısında bulundu. “Büyük işletmeler marka değerini riske atmaz” diyen Durmuş, ancak gıda güvenliğinin sağlanmasının bireysel tercihlerle çözülemeyeceğini vurguladı:
“Vatandaş depoyu, üretim alanını, hijyen koşullarını görmez. Bu nedenle güvenli ortamı sağlamak devletin kamusal görevidir.”
Durmuş, çözümün net olduğunu söyleyerek, “Kamuda denetçi sayısı artmalı, küçük işletmelere teknik personel zorunluluğu getirilmeli, merdiven altı üretimle mücadele güçlendirilmeli. Denetimsiz alan bırakılmazsa bu sorunların büyük bölümü çözülebilir” değerlendirmesinde bulundu.

“Şüphe paylaşılıyor ama sonuç açıklanmıyor”
Son dönemde sık sık gündeme gelen gıda zehirlenmesi şüpheli vakalara ilişkin konuşan Durmuş, kasım ayında 750’nin üzerinde vatandaşın hastanelere başvurduğunun açıklandığını hatırlatarak, şunları söyledi:
“Bu vakaların kaçının gerçekten gıdadan kaynaklandığı konusunda kamuoyuna detay verilmiyor. Her vaka mikrobiyolojik olarak incelenmeli ve sonuç şeffaf şekilde paylaşılmalı. Bizde genelde şüphe kısmı öne çıkıyor, sonuç ise paylaşılmıyor.”
Durmuş, bazı vakalarda ilk etapta “gıda kaynaklı zehirlenme” denilse de daha sonra ilaç kalıntısı gibi farklı nedenlerin ortaya çıktığını belirterek bilgi kirliliğinin toplumda tedirginlik yarattığını ifade etti. “Hem denetim hem de bilgilendirme süreçleri doğru şekilde yönetilmeli” diyerek sözlerini tamamladı.

